SON DAKİKA HABERİ: 40 yıl sonra korkutan tespit!

[ad_1]

40 yıl sonra korkutan tespit!

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı ve göl uzmanı Dr. Erol Kesici, 30 yıldır her 22 Mart günü kutlanan Dünya Su Günü nedeniyle, özellikle son yıllarda yaşanan kuraklık tehlikeleri ve Türkiye’de su kaynaklarında yaşanan sorunlara dikkati çekti. Dr. Kesici, Türkiye’de son 60 yılda 60’tan fazla, Marmara Denizi büyüklüğündeki su yüzey kütlesi, sulak alanının kuruduğu veya kurutulduğunu açıkladı.

‘SON 2 YILDA SUYA ULAŞIMDA ZORLUK ÇEKİLİYOR’

Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili ve 300’den fazla doğal göl bulunurken, içilebilir ve kullanılabilir su kaynaklarının hızla yok olduğu ülkelerin başında geldiğini belirten Dr. Kesici, “Türkiye 1980’lerden beri nüfus artışı, endüstrileşme, aşırı su kullanımı, şehirleşme ve küresel iklim değişimi sebebiyle pek çok kez kuraklıkla karşı karşıya kaldı. Fakat son iki yıl içerisinde çok şiddetli kuraklık yaşamakta ve suya ulaşımda hem ekonomik hem de kalite yönünden zorluk çekilmektedir” dedi.

’20 MİLYAR METREKÜP SU İSRAF EDİLİYOR’

Yaşamın yüzey ve yer altı sularına bağlı olduğunu vurgulayan Kesici, DSİ verilerine göre, Türkiye’de kullanılabilir yer üstü ve yer altı su potansiyelinin yıllık 112 milyar metreküp olduğunu belirterek, “Bu potansiyelin 44 milyar metreküpü tarım, 13 milyar metreküpü içme- kullanma suyu olarak kullanılıyor. Araştırma sonuçlarına göre tarımda kullanılan suyun 20 milyar metreküpünün israf edildiği düşünülüyor. Bu yüzden vahşi sulama yerine bilinçli sulama sistemleri gerekiyor” diye konuştu.

‘EN BÜYÜK 2 TEHLİKE KİRLENME VE AŞIRI POMPAJDIR’

Türkiye’de 18 milyar metreküp yer altı su rezervinin 16.62 milyar metreküpünün tahsis edildiğini açıklayan Erol Kesici, “11.21 milyar tarımsal, 1.49 milyar sanayi, 3.92 milyar içme- kullanma suyu. Yer altı suyunun yüzde 92’si tahsis edilmiştir. Yüzde 70’e yakını tarımsal sulama olması ve kuraklık nedeniyle yer altı suları kuruma ve tuzlanma tehdidi altında. İç Anadolu’da tehlike oluşturan obrukların artmasının nedenidir. En büyük iki tehlike kirlenme ve aşırı pompajdır” dedi.

‘YER ALTI SU MİKTARI CİDDİ BOYUTLARDA DÜŞTÜ’

NASA’nın raporuna göre Türkiye’nin büyük bölümünde yer altı sularının ortalama seviyenin altında olduğunu belirten Kesici, “GRACE-FO uydusunun 11 Ocak 2021 itibari ile Türkiye’deki yer altı sularının durumunun hesaplandığı haritaya göre, mavi kısımlar normalden fazla, kırmızı ve turuncu kısımlar normalden az su olan bölgeleri gösteriyor. 2020’de çok ciddi kuraklık yaşandı ve haritada yer altı su miktarlarının çok ciddi boyutlarda düştüğü görülüyor” diye konuştu.

‘KIŞIN BİLE OBRUKLAR OLUŞUYOR’

Özellikle kar yağışının yer altında depolanma sağladığı, kısa süreli sel şeklindeki yağışların faydalı olmadığını dile getiren Dr. Erol Kesici, bu yıl ocak, şubat ve mart yarısındaki yağışların, bilhassa Karadeniz, Orta ve Batı Anadolu’da azlığından üreticilerin yakındığını söyledi. Kışın bile obruklar oluştuğunu belirten Kesici, bahçe kuyulardaki su seviyesinin son üç ay içerisinde çok düşük seviyede olduğunun belirlendiğini açıkladı.

‘SONDAJLAR DOĞAL SİSTEMİ BOZUYOR’

Su yetersizliği veya sulama ücretleri nedeniyle tarımda yer altı su kullanımının yoğun olduğunu belirten Dr. Kesici, “Türkiye’nin birçok kıyı ovasında yer altı su kaynakları ya tamamen tuzlanmış ya da tuzlanmaya başlamıştır. Ana nedeni derine yakın akiferlerden aşırı yer altı suyu çekilmesidir. Çünkü hidrolik eğim küçük olduğundan aşırı çekim gibi doğal sistemi bozan bir dış etken, deniz suyu girişini kolayca başlattığı bilimsel çalışmalarla belirlenmiştir” dedi.

‘BİTMESİ KAÇINILMAZ BİR SONUÇ’

Yer altı sularının sondaj, pompaj gibi yöntemlerle hesapsız, bilim dışı açılması ve kullanılması sonucunda tuzlanmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Dr. Erol Kesici, “Öncelikle bu ilkelerin bilinmesi gerekir. Ülkemizde ruhsatlı ve ruhsatsız ne kadar kuyu vardır? Yağışların giderek azaldığı son yıllarda, yağışlardan beslenemeyen yer altı sularında, çekilen su miktarı beslenmeden fazla olduğunda yer altı suyunun bitmesi kaçınılmaz bir sonuçtur” diye konuştu.

1980: KİŞİ BAŞI 5 BİN TON, 2020: KİŞİ BAŞI BİN TON

Türkiye’nin sanılanın aksine su zengini olmadığını söyleyen Dr. Kesici, 1980’li yıllarda kişi başı düşen su miktarı 5 bin tona yakınken, 1995’li yıllardan sonra bu miktarın bin 800 tona gerilediği, 2020 sonu itibari ile de bin tona kadar düştüğünü açıkladı. Dr. Kesici, “Türkiye tam tersine su sıkıntısı çeken bir ülke konumundadır. Su yaşamın olmazsa olmazıdır, su artık sudan ucuz değildir. Yerine başka bir şey konulamaz, tek üretim yeri doğadır. Yaşam su ile başlıyor, ilk içeceğimiz olan anne sütünün yüzde 80’i, insan vücudunun ve gıda maddelerinin yüzde 70 ila 90’ı, beynin yüzde 90’ı sudur” dedi.

TÜKETİM ÇILGINLIĞI

Suyun özensiz, plansız, verimsiz ve aşırı kullanımı, kirlenmesi ve kaçakların en büyük sorun olduğunu vurgulayan Dr. Kesici, tüketim çılgınlığı arttıkça su kaynaklarının da bilinçsiz kullanıldığı ve bunun önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Su tüketimi ve tarım, sanayi vb. üretim alanlarında suyun akılcı ve verimli kullanımının büyük önem taşıdığına dikkat çeken Dr. Erol Kesici, su ayak izinin arttığını açıkladı.

BİR KİLO BİFTEK İÇİN 15 BİN 500 LİTRE SU

Susuz kalmamak için, iğneden ipliğe tüketimde çok tutumlu olunması gerektiğini belirten Dr. Kesici, su ayak izine ilişkin, bazı ürünler için harcanan su miktarlarını şöyle sıraladı: “1 kilo biftek için 15 bin 500 litre. 1 hamburger için 2 bin 325 litre. 1 fincan çay için 28 litre. 1 kilo pirinç için 3 bin 400 litre. 1 porsiyon pilav için 100 litre. 1 kilo şeker için 1500 litre. 1 adet küp şeker için 7.5 litre. 1 tişört için 2 bin 700 litre. 1 kot pantolon için 10 bin 800 litre. 1 kg ayakkabı için 16 bin 600 litre. 1 adet A4 kağıt için 10 litre.”

‘4 MİLYAR İNSAN SU SIKINTISI YAŞIYOR’

Susuzluğu iklim değişikliğinin nedenlerinden biri gösteren Dr. Erol Kesici, bir yandan kuraklık başlayacağı, diğer yandan da doğal dengenin bozulmasının sonucu sellerin artacağı, deniz sularının yükseleceği, salgın hastalıkların çoğalacağını vurguladı. Dr. Kesici, dünyada yılda en az bir ay içme suyundan mahrum kalan insan sayısının 4 milyarı bulduğu ve su sıkıntısı yaşadıklarını söyledi.

‘YILDA 3.4 MİLYON KİŞİ SUSUZLUKTAN ÖLÜYOR’

Her yıl 3.4 milyon insanın içilebilir temiz suya ulaşamadığı için yaşamını yitirdiğini kaydeden Dr. Kesici, “2030 yılına kadar küresel su talebinde yüzde 55’lik artış bekleniyor ve mevcut su kaynaklarının toplam su talebinin yalnızca yüzde 60’ını karşılayabileceği, yüzde 40’ın su kıtlığı yaşayacağı bildiriliyor. Halen yeterli önlem alınmıyor olması geleceği tehlike altına atmaktadır. Göller ve akarsular kirletilip, kurutuluyor” dedi.

‘SU KANUNU’ ÇIKARTILMALI

Su sorununa karşı öneriler sunan Dr. Kesici, ‘Su Kanunu’ çıkarılmasını istedi. Türkiye’nin gittikçe azalan ve bozulan su varlığının Su Kanunu’na duyulan ihtiyacı artırdığına dikkat çeken Dr. Erol Kesici, “Bu kanun, suyu bilinçsizce tüketilecek bir kaynak değil, korunması gereken bir doğal varlık olarak kabul etmeli. Suyun tüm canlıların yaşamı için hayati önemini tanımalı, öncelikle suyu korumayı ve su varlıklarını havza bazında geliştirmeyi, katılımcı ve şeffaf bir anlayışla yönetmeyi hedeflemeli” diye konuştu.

‘HAVZA TEMELLİ KURAKLIK YÖNETİM PLANI HAYATA GEÇİRİLMELİDİR’

Çiftçinin bölge tabiatına uygun kuru tarımı bırakıp, bol su isteyen, yöresel olmayan yeni ürünlerle sorunu giderek artırdığını belirten Dr. Kesici, şunları söyledi: “Ekosistemlerin korunmasında karar verme yetkisine sahip olanlar ve planlamacılar, ekosistem temelli yönetim biçiminin benimsenmesi, uzun vadeli sürdürülebilirliğin sağlanması için kilit roldedir. Bütün kentlerde, göller-su kaynakları için su bütçesi yapılmalı, az veya yetersiz su durumuna göre alınacak önlemlere mutlaka uyulmalı. Havza temelli kuraklık yönetim planları hayata geçirilmelidir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir