[ad_1]
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu… Bahçeli’nin açıklamalarının satırbaşları şöyle:
“1 yılı aşkın süredir beşeriyet vahim bir salgının pençesinde kıvranmaktadır. Covid-19 kaynaklı vaka ve vefat sayısında tedirgin edici bir artış gözlenmektedir. Sağlık her şeyin başıdır, bizlere düşen kontrollü ve tedbirli bir hayat planlamasıdır. Olumsuz tesirleri en aza çekmek maksadıyla devlet ve hükümetimiz yoğun çaba harcamaktadır. Maskeyi kola değil ağıza takmak, sosyal mesafeyi tutmak, hijyene titizlikle uymak virüsle savaşta en önemli kozumuzdur.
Aşılama çalışmaları memnuniyet verici düzeydedir. Dünya genelinde hala Covid-19’un tedavisinde kullanılan aşıya erişim sorunu varken, Türkiye’de aşılama sayısı 17 milyonu bulmuştur. Yerli aşı çalışmalarında ümit verici sonuçlar alınmıştır. Güç birliği yaparak, inanç birliği yaparak, kurallara uyarak musibeti yeneceğiz. Sağlık Bakanlığımıza, doktorlarımıza, hemşirelerimize tüm sağlık çalışanlarımıza kadar minnet duyuyor ve fedakarlıkları takdir ediyoruz. Bugünleri aşacağız. Türkiye haritası kırmızıya boyansa da umutsuzluğa kapılmayacağız.
Türkiye’yi kötü göstermek için fırsatçılık yapan siyaset virüslerine sorarım; Allah bağışlar mı? Türkiye’nin hastalıktan kırılmasını, siyasi ve ekonomik kaosa düşmesini heyecanla bekleyen CHP’nin, İP’in, HDP’nin ülke ve insan sevgisinden bahsedecek sütü helal bir kişi var mıdır? Türkiye’nin Covid-19 ile mücadelesine gölge düşürmek isteyenler yüzsüzler lobisidir. Mahcup ve mağlup olacakları gün uzak değildir. Ortak hassasiyetlerde bir araya gelemeyenlerin akıl tutulmasına mahkum olduklarını söyleyeceğiz, pis tezgahlarını başlarına geçireceğiz.
Siyasi işportacıların oyunları bozacağız. Bilimin itibarına ümit bağlıyoruz. Tıbbın imkanlarıyla yokuşların aşılacağını düşünüyoruz. Her gecenin bir sabahı vardır ve o sabah yaklaşmıştır.
“DÜNYAYI ANKARA VİZYONU İLE KAVRAMAKTAYIZ”
Muhatap olduğumuz her tehdidin ya bir dış bağlantısı ya da iç arka planı vardır. Hiçbir gelişme tesadüfen ortaya çıkmış değildir. Durduğumuz yer, savunduğumuz fikriyat, baktığımız menzil, bastığımız mecra ilk yardım işlevi görecektir. MHP, dünyayı başkent Ankara vizyonu ile kavramaktadır. Bu milli ve manevi değerlerimizdir. Başkalarının dolduruşuna gelirsek, işbirlikçi rüzgara boyun eğersek, kurgulanan senaryoları idrak edemezsek teslimiyetçiliğin anaforuna düşmemiz kaçınılmazdır.
Basiretimiz bağlı değildir, vicdanımız nasırlı değildir. Hem ülkemizde hem de uluslararası arenada ne olup bittiğinin idrakindeyiz. Türkiye’yi meşgul eden iç ve dış vakaların birbirleriyle ilişkisini yorumlayabilecek çelik bir dirayetin tarafıyız.
UKRAYNA VE YUNANİSTAN’DAKİ GELİŞMELER
2014’ten beri suların durulmadığı Ukrayna’nın doğusunda gerilim atmosferi tekrar harekat bulmuştur. Kırım kanayan yaradır. MHP bu yayılmacı politikaya karşıdır. Ayrılıkçı bölgelerle Kiev arasında cepheleşme sertleşmiştir. ABD Başkanı Biden, Ukrayna Devlet Başkanı’na açık desteğini vermiştir. NATO uçaklarıyla Rus uçakları 29 Mart’ta tehlikeli bir it dalaşına girişmişlerdir. Kafkaslar barut gibidir. Aynı Biden, Mora ayaklanmasının yıldönümü nedeniyle Yunanistan Başbakanı’nı tebrik etmiştir. Bu tebriğe neden gerek duyulduğu, neden bu dönemin seçildiği başka bir tartışma konusudur. Karadeniz’den Akdeniz’e geniş coğrafyada gerginlik farklı boyutlar kazanarak tırmanmaktadır.
ABD Savunma Bakanı’nın S400’ü elimizden çıkarma çağrısını ısrarla dile getirmesi zamanlama itibariyle oldukça manidardır. ABD’nin Rusya’yı düşman, Çin’i rakip görmesi bölgesel ve küresel tansiyonu yükseltmektedir.
Zillet ittifakının dedikoduları yoğunluk kazanmaktadır. Terörist Demirtaş üçüncü ittifakı ortaya koymuştur. Ürdün’de darbe girişimi, Mozambik’te iç karışıklıklar, Myanmar’da toplumsal çalkantılar, Körfez ülkelerindeki açmazlar, kızışan çatışmalar emperyalizmin kumpas şiddetini arttırdığının işaretidir.
“MONTRÖ KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR”
126 eski büyükelçinin sorunlu bildirisi yayınlanmıştır. Montrö tartışmaları, Kanal İstanbul derken, Türkiye, 104 emekli amiralin bir nevi muhtırasıyla sarsılmıştır. Montrö Lozan’ın tamamlayıcısıdır. Bizim kırmızı çizgimizdir. Hiç kimsenin Montrö’yü tartışmaya açtığı, feshedelim dediği de yoktur. Türkiye’nin kendi egemenlik sahasında denizyolu açmasının Montrö ile ne alakası vardır? 104 emekli amiral Türk demokrasi tarihinin kara bir lekesidir. Cezasız kalmamalıdır. Mavi Vatanımızı bu çürüklerle nasıl savunacağız? Bu 104 emekli amiral bozuntusunu bir araya getiren, ortak bildiriye imza attıran asıl motivasyon nedir? İplerini tutan zihniyetin eşkâli kimleri göstermektedir? Üzerinde durulması gereken bir diğer muamma ise; kokuşmuş bildiri ücretli midir? Bir tür kripto haberleşme midir? Bir süredir ülkemizin maruz kaldığı siyasal ve ekonomik sorunları aynı karanlık amaca, aynı kriz güzergahına ulaşma gayretidir. Bu 4 Nisan çıkışının detaylarıyla ele almak şarttır. Bunlar denizciliğin yüzkarasıdır. Bu aklı kim vermiştir? Bu emekli amirallerin düşünce ve itirazları vardır, resmiyette faal halde olan partilere katılarak laf salatası yapmalarının önünde bir engel olmayacaktır.
“DARBELER SAYFASI KAPANMIŞTIR”
Bazı sözde hukukçular diyor ki emekli amirallerin yayınladığı açıklama bir darbe çağrısı değil, bir demokrasi çağrısıymış. Bu çağrı bal gibi darbe çağrısıdır. Bu bildiri demokrasiyi hedef alan torpidodur. Milli iradeye doğrultulmuş silahtır. Muhtıra bildirisinin neresi demokrasi çağrısıdır? Buna demokrasi özgürlüğü diyenler emperyalizmin piyonları, Türkiye düşmanları, damgalı darbe çığırtkanlarıdır. 15 Temmuz’un rövanşını almak isteyen utanmazlara Türk milleti haddini bildirecek hamiyete sahiptir. Hiç kimse sinir uçlarımızla oynamasın. Darbeler sayfası kapanmıştır.
Darbe heveslileri, bildiri başında zaman öldürenler, muhtıracı münafıklar önce bizim bedenimizin çiğnemek mecburiyetindedir. Ya şerefimizle şehit oluruz ya da şerefsizleri birer birer toprağa gömeriz.
Cumhurbaşkanımızın yine Marmaris’te olduğu bir zamanda 4 Nisan bildirisi ayaklarımızın altında çiğnenmiştir. Bunların hesap verme zamanı gelmiştir. İbreti alem için 104 emekli amiralin rütbeleri sökülmeli, emekli maaşları kesilmeli, hakları ellerinden alınmalıdır. Arkasında kim var, önünde kim duruyor milletimize teşhir edilmelidir.
“DARBELER TARİHİ CHP TARİHİDİR”
CHP geçmişiyle müsemma tavrını yine sürdürmüştür. Darbeler tarihi bir bakıma CHP tarihidir. Darbelerle yüzleşmek CHP ile yüzleşmektir. Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’a tiyatro demiş FETÖ’ye zeytin dalı uzatmıştır. Bu yandan çarklı 15 Temmuz gecesi korkakça tankların arasından sıyrılıp Bakırköy Belediye Başkanı’nın evinde soluğu almıştır. Kılıçdaroğlu yine şaşırtmamıştır. 4 Nisan bildirisinin neresi sahte gündemdir? Sahte olan sen misin, yoksa gündem midir? Soğan, patates, patlıcan kadar milli iradenin onuru yok mudur? Kılıçdaroğlu’nun iskelesi hasarlıdır, rotası savruktur, dümeni kırıktır, pusulası bozuktur, zihniyeti batıktır. CHP yönetimi bir kez daha demokrasiyle ters düşmüştür. Çapulcularla birleşmiştir. 4 Nisan’ın görülmeyen imzası Kılıçdaroğlu’na aittir.
“ZEVZEKLİK DEMEK, ZEVZEKLİKTİR”
Hıyarım var diyene tuz atıp koşan İP’in başı 104 emekli amirali zevzeklikle suçlamıştır. Bu ifade utanç vericidir. 104 şuursuz sadece gevezelik mi yapmıştır? İP’in başkanı zevzek arıyorsa etrafını kolaçan etmelidir. Parti yönetiminde bu zevzeklerden bol miktarda bulunmaktadır. Bu bildiriye zevzeklik demek, zevzekliktir. CHP ile İP tencere kapak misali yuvarlana yuvarlana birbirlerini bulmuşlardır. 4 Nisan bildirisine karşı duramayanlar zulmün karşısındadır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adı askeri kurs önerisinden çıkarıldı dediler, yalan söylediler. Harp Okulu girişindeki değişiklikte bire bin yalan eklediler. Bir tuğamiralin cübbeli fotoğrafı üzerinden saldırdılar açılan soruşturmayı görmezden geldiler. Kandil mesajı paylaştı diyerek bir kahraman askerimize iftira atmak adiliktir, edepsizliktir. Demokrasiye kefen biçenler, sokağa oynayanlar beyhude yere heveslenmesin. Demokrasi onurumuzdur. Milletin emaneti baştacımızdır.
HDP İDDİANAMESİNİN İADESİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan, Anayasa Mahkemesi‘ne gönderilen HDP’nin temelli kapatılması hakkındaki iddianame eften püften bahanelerle iade edilmiştir. Terörle mücadele kararlılığının zirve yaptığı, kahraman güvenlik güçlerimizin mcadele ettiğisüreçe, Anayasa Mahkemesi’nin tutumu hükümsüzdür. Dağda elde edilen stratejik üstünlüğü TBMM’de kaybettirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. AYM adil bir karar vermemiştir. Bugün HDP’nin iddianamesini usul eksikleri varken iade eden zevat bir saatliğine de olsa dağda, ovada hainlerine karşısına çıkabilecek yürekliliği gösterebilecek midir? Biz millet ne diyorsa ona göre hareket ediyoruz. Biz azzi şehitlerimizin kemiklerini sızlatmama peşindeyiz.
“AYM’NİN KAPISINA KİLİT VURULMALI”
Halen AYM Başkanlığı’nı işgal eden şahsın, geçmişte Polis Akademisi başkanıyken, PKK açılımına nasıl evsahipliği yaptığını, 12 kötü adamı nasıl ağırladığını biz gayet iyi biliyoruz. O tarihlerde Polis Akademisi’nde sözde Kürt Çalıştayı düzenleyen zat AYM Başkanı’dır. Mahkeme başkanının tarafsızlığı söz konusu değildir. Bu mahkemenin kapısına kilit vurularak yeniden yapılandırılması demokrasi sorumluluğudur. AYM’nin bir darbe mirası olduğu ortadadır.
AYM ayet hükmü değildir. Yapısı değişebilecek, daha verimli çalışması sağlanabilecektir. Hiç kimse bize durum hatırlatması yapmasın. Biz neyin ne olduğunun farkındayız. AYM bugünkü haliyle devam edemez, inandırıcılığından bahsedilemez. Türk milleti yeni ve tarihi özelliklerine uygun yeni bir yüksek mahkeme kurmaya muktedirdir.
AYM’nin kapatılmasıyla ilgili teklifi sulandırmaya çalışanları şaşkınlıkla izlediğimizi, alayının sözlerini not ettiğimizi, sırası geldiğinde önlerine koyacağımıza herkesin hatırlaması lazım. PKK’nın siyaset ayağı HDP kapatılmaldıır. Bölücülüğe neşter vurulmaldır. Hainlere merhamet mazlumlara ihanettir. Kılıçdaroğlu çok meraklıysa HDP’nin CHP’ye katılımını sağlamaldır. HDP iel yasak ilişkiyi remiyete düşsün, bunun vebaline de katlansın.”