Çiftçinin tarla sürerken bulduğu ‘Hermes heykelciği’ Çorum Müzesi’nde sergileniyor

[ad_1]

Çorum’da bir çiftçinin tarlasını sürerken bulup Çorum Müzesi’ne teslim ettiği Hermes heykelciği, gerek detaylı işçiliği gerekse hikayesiyle ziyaretçilerden ilgi görüyor.

AA’nın haberine göre müzede sergilenen en nadide eserlerden olan Hermes heykelciği, 2017 yılında merkeze bağlı bir köyde, bir çiftçinin traktörüyle tarla sürerken tesadüfen bulup müzeye teslim edilmesiyle kültür envanterine girdi.

Çorum Müzesi’nin 3. katındaki özel vitrinde çeşitli heykelciklerle sergilenmeye başlayan eser, bulunmadan önce bazı parçalarını yitirse de üst düzey işçiliği ve belirgin detaylarıyla dikkati çekiyor.

Milattan önce 323 ile milattan önce 146 yılları arasında kalıp tekniğiyle bronzdan yapıldığı tahmin edilen yaklaşık 2 bin 300 yıllık heykelcik, bölgedeki arkeolojik zenginliği gösteriyor.

“ATİNALI HEYKELTIRAŞ PRAKSİTELES GİBİ BİR SANATÇININ ELİNDEN ÇIKMIŞ GİBİ”

Çorum Müzesi arkeologlarından Resul İbiş,heykelciğin bölgede benzeri görülmemiş bir üslupla yapılmış nadide bir eser olduğunu belirtti.

“Eser, bölgede görmeye alışkın olduğumuz taşra üslubundan uzak, adeta milattan önce 4. yüzyılda yaşamış Atinalı heykeltıraş Praksiteles gibi bir sanatçının ellerinden çıkmışçasına büyük ustalıkla şekillenmiştir.” diyen İbiş, bu tipte genç Helenistik dönem bronz heykelciklerinin Pergamon Akropolü’ndeki (Bergama) kazılarda da çıktığına işaret etti.

Hermes’in heykelde kanatlı sandaletiyle tasvir edildiğine dikkati çeken İbiş, “Heykelde oldukça zarif vücut hatları, kasları, pelerini, saçlarının dalgaları ayrıntılı şekilde görülmektedir. Gözlerinin akı, gözbebeği belirtilmiş, yüzündeki dalgın ifade başarıyla yansıtılmıştır. Bu eserler bölgede saygı gören tanrıların arasında Hermes’in de olduğunu göstermesinin yanı sıra yapılacak bilimsel çalışmalar için önemli bir veri oluşturmaktadır” diye konuştu.

Arkeolojik kaynaklara göre Hermes’in en çok tasviri yapılan “tanrılar”dan biri olduğunun altını çizen İbiş, şöyle devam etti:

“Yunan mitolojisinde Zeus ve Maia’nın oğlu olan Hermes’in ilk niteliği, çobanların ve hayvanların bereketliliğinin tanrısı olmasıdır. Aynı zamanda Homeros destanlarında tanrıların habercisi, babası Zeus’un güvenilir elçisi olarak geçmektedir. Olimposlu 12 büyük tanrıdan biri olan, ölümsüzlüğü sözleşmeyle kazanan tek tanrı olan Hermes, doğumundan itibaren kurnazlığı ve becerikliliğiyle diğerlerinden ayrı anılır.”

İbiş, mitolojik kayıtlara göre Hermes’in bir yerden bir yere haber götürmek için hızla yer değiştirmesi nedeniyle “yolların ve yolcuların tanrısı” olarak da bilindiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Eski çağlarda gezmekten çok ticaret için yolculuk yapıldığı düşünüldüğünde Hermes’in ticaretin, tacirlerin, hırsızların tanrısı olması doğaldır. Becerikli, iyi konuşan ve karşısındakini ikna edebilen Hermes, bu özelliklerinden ötürü atiklerin piri sayılmaktadır. Hermes, Zeus’un buyruklarını ölümlülere ve tanrılara iletir. Kanatlı sandalet ve başlık giyen Hermes, elinde asa ve para kesesi taşır. Güzel ve inandırıcı konuştuğu için hatiplerin, sürülerin, hile ve hırsızların tanrısıdır. Yolları, yolcuları ve tüccarları korur. Ölenlerin ruhunu yer altı ülkesine tanrı Hades’e götürür. Zeus’un gönderdiği uykuyu ve rüyaları insanlara iletmek onun görevidir.”

İbiş, heykelciğin müzede özenle sergilendiğini, mitoloji hakkında bilgisi olan ziyaretçilerden oldukça ilgi gördüğünü sözlerine ekledi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir