Cumartesi Anneleri: 30 Yılın Direnişi! Gerçekler Neden Gizleniyor?
Gündem

Cumartesi Anneleri: 30 Yılın Direnişi! Gerçekler Neden Gizleniyor?


31 May 20255 dk okuma7 görüntülenmeSon güncelleme: 02 June 2025

Cumartesi Anneleri, Türkiye'nin en uzun soluklu sivil itaatsizlik eylemlerinden birini 30. yılında da sürdürüyor. Galatasaray Meydanı'nda 27 Mayıs 1995'te başlayan bu anlamlı direniş, sadece gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormakla kalmıyor, aynı zamanda devletin şiddetle inşa ettiği resmi hafızaya karşı kolektif bir karşı anlatı da kuruyor. Bu 30 yıllık süreçte, Cumartesi Anneleri'nin mücadelesi, Türkiye'deki insan hakları ihlallerinin ve cezasızlığın sembolü haline geldi.

Kayıplar ve Cezasızlık Sarmalı

Cumartesi Anneleri'nin temel talebi, gözaltında kaybolan sevdiklerinin nerede olduğunun açıklanması ve sorumluların yargılanmasıdır. 1980 darbesi sonrası artan devlet şiddeti, 1990'lı yıllarda özellikle Kürt illerinde yoğunlaştı. Bu süreçte yüzlerce insan gözaltında kayboldu ya da faili meçhul cinayetlerle yaşamını yitirdi. İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre, 1980-2000 yılları arasında 1.352 kişi gözaltında kaybedildi veya faili meçhul cinayetlere kurban gitti. En az 253 zorla kaybedilme vakası belgelenmiş durumda.

Savcılıkların çoğu zaman delil toplamadan "takipsizlik" kararı vermesi, olay yerinde keşif yapılmaması ve şüphelilerin yıllarca ifade dahi vermemesi, bu adaletsizliğin norm haline geldiğini gösteriyor. Bu durum, Türkiye'deki yargı sisteminin ve devletin geçmişle yüzleşme konusundaki eksikliklerini açıkça ortaya koyuyor.

Galatasaray Meydanı: Umudun ve Direnişin Kalbi

Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray Meydanı'ndaki eylemi, Türkiye'de hakikat ve adalet mücadelesinin sembolü haline geldi. Defalarca yasaklarla, polis müdahaleleriyle karşı karşıya kalmalarına rağmen, bu sessiz direniş 30 yıldır sürüyor. 2018 yılında 700. haftalarında polis müdahalesiyle karşılaşmaları büyük tepki çekmiş, ardından meydanda toplanmaları uzun süre engellenmişti.

Bu meydan, sadece kayıp yakınlarının değil, aynı zamanda insan haklarına saygı duyan, adaleti savunan herkesin buluşma noktası oldu. Cumartesi Anneleri'nin kararlılığı, Türkiye'deki sivil toplumun ve insan hakları hareketinin gücünü gösteriyor.

Devletin Belleği Unutur, Anneler Hatırlar

Kayıp yakınlarının 30 yıl boyunca aradıkları şey yalnızca kemikler değil. Bir mezar bile bulunamayan evlatların yerini, adaletin yokluğu aldı. Devlet, bir yandan inkâr etti, öte yandan inkâr ettiğini yargı eliyle akladı. Bugün kayıpların failleri arasında üst düzey emniyet müdürleri, istihbarat görevlileri ve JİTEM komutanları var. Bazıları hâlâ aktif görevde, bazıları milletvekili veya büyükelçi.

Unutmamak ve hatırlamak, Cumartesi Anneleri'nin en önemli silahı oldu. Onlar, devletin unutturmaya çalıştığı gerçekleri her hafta Galatasaray Meydanı'nda haykırarak, Türkiye'nin karanlık geçmişiyle yüzleşmesini sağlamaya çalışıyorlar.

Cumartesi Anneleri'nin 30 yıllık direnişi, Türkiye'de adaletin, demokrasi ve insan haklarının yeniden tesis edilmesi için hala aşılması gereken devasa engellerin simgesi. Unutmak bir emir değil; hatırlamak, direniştir. Bu direniş, sadece Türkiye için değil, tüm dünya için bir umut ışığı olmaya devam ediyor. Kayıp yakınlarının acısı dinmese de, adalet arayışları asla sona ermeyecek.