Günümüzde sıkça tartışılan bir konu olan "Hakkı inkâr edenlerle dostluk kurulabilir mi?" sorusuna Kur'an-ı Kerim'den ayetlerle cevap arıyoruz. Bu yazımızda, İslam'ın bu konudaki net tavrını ve müminlerin nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Hakkı İnkâr Edenlerle İlişkilerde Sınır: Kur'an Ne Diyor?
Kur'an-ı Kerim, hakkı inkâr edenlerin dost edinilmemesi konusunda açık ve net hükümler içermektedir. Mümtehine Suresi'nin ilk ayetlerinde bu durum şöyle ifade edilir:
“Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler…” (Mümtehine: 1)
Bu ayet, Allah ve Resulüne düşmanlık besleyenlerin, müminlere de düşmanlık besleyeceğini ve bu nedenle onlarla samimi bir dostluk kurulamayacağını vurgular. Dostluk görüntüsü altında bile olsa, bu kişilerin gerçek niyetlerinin farkında olunması gerektiği belirtilir. Allah'a, Rasulüne ve İslam'a karşı olan bir kimsenin, samimi olan hiçbir mümine dost olması mümkün değildir.
Ayrıca, Ehl-i Kitap (Yahudi ve Hıristiyanlar) ile ilişkilerde de dikkatli olunması gerektiği belirtilir. Maide Suresi'nde bu konu şu şekilde ifade edilir:
“Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, muhakkak o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.” (Mâide: 51)
Bu ayet, Ehl-i Kitap ile dostluk kurmanın, itikadi sapmalara yol açabileceği ve kişiyi onlardan biri haline getirebileceği uyarısında bulunur. İnkârcıların müminlere karşı köklü bir düşmanlık beslediği ve onları da kendileri gibi küfre düşürmek istediği vurgulanır.
İmanın Gereği: Allah ve Rasulüne Karşı Gelenlere Sevgi Beslememek
Mücadele Suresi'nde, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlerin, Allah ve Peygamberine düşman olanlara sevgi besleyemeyeceği açıkça ifade edilir:
“Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy-sopları olsalar bile, Allah’a ve Peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin…” (Mücadele: 22)
Bu ayet, imanın güçlü bir şekilde kalplere yerleştiği durumlarda, akrabalık bağları bile olsa, Allah'a ve Rasulüne düşman olanlara sevgi beslenemeyeceğini belirtir. Bu durum, imanın hayatın her alanını kuşatması gerektiğini ve müminlerin safını net bir şekilde belirlemesi gerektiğini gösterir.
- Allah için sevmek
- Allah için buğz etmek
- Küfre rıza küfürdür
- Zulme rıza zulümdür
Bidat ve Dalalet Ehline Karşı Tutum Nasıl Olmalı?
Bidat ve dalalet ehline karşı takınılacak tutum da, Allah ve Rasulüne karşı çıkanların dost edinilmemesi konusuyla yakından ilgilidir. Hevalarını öne çıkararak hakikati saptıranlar, Kuran'ı kendi reyiyle tefsire kalkışanlar, bidat ve dalalete sürüklenenler de sevgi gösterilmemesi gereken kişilerdir. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de birçok ayet bulunmaktadır:
“… De ki: ‘Dosdoğru yol, Allah’ın gösterdiği İslâm yoludur.’ Eğer sana gelen ilimden sonra, onların hevâ ve heveslerine uyacak olursan, bilesin ki seni Allah’ın gazabından koruyacak ne bir dostun olur ne de bir yardımcın.” (Bakara: 120)
Bu ayet, hak yoldan sapmamak ve hevâ ve heveslere uymamak konusunda önemli bir uyarı niteliği taşır. Ayrıca, Allah'ın Kitabını tahrif edenlerin, manayı saptıranların feci akıbetleri de Bakara Suresi'nde şöyle anlatılır:
“Allah’ın indirdiği Kitap’tan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.” (Bakara: 174)
Bu ayet, dinin özünü bozmaya çalışanların ne kadar büyük bir tehlike içinde olduğunu gösterir.
Sonuç olarak, İslam, hakkı inkâr edenlerle dostluk kurma konusunda net bir tavır sergiler. Bu tavır, müminlerin itikadını korumak, hak yolda sebat etmek ve Allah'ın rızasını kazanmak için önemlidir. Unutulmamalıdır ki, dostluklarımızı ve ilişkilerimizi Allah'ın rızasına uygun bir şekilde düzenlemek, ebedi kurtuluşumuz için hayati bir öneme sahiptir.