Kurucu Meclis Safsatası: Vesayetçiler Neyi Amaçlıyor?
Gündem

Kurucu Meclis Safsatası: Vesayetçiler Neyi Amaçlıyor?


03 June 20255 dk okuma84 görüntülenmeSon güncelleme: 14 June 2025

Türkiye'de sivil anayasa tartışmaları sürerken, bazı kesimlerin "kurucu meclis" söylemi üzerinden yeni bir tartışma başlattığı görülüyor. Özellikle 1982 Anayasası'na siper olan ve vesayetçi olarak nitelendirilen çevrelerin, bu söylemi kullanarak Meclis iradesine meydan okuduğu iddia ediliyor. Peki, bu "kurucu meclis" safsatası ne anlama geliyor ve vesayetçiler bu söylemle neyi amaçlıyor?

Kurucu Meclis İddiası ve Anayasa Tartışmaları

Türkiye'de uzun yıllardır yeni bir anayasa yapılması tartışılıyor. Mevcut 1982 Anayasası'nın, darbe döneminin ürünü olması ve günümüz ihtiyaçlarını karşılamaması nedeniyle değiştirilmesi gerektiği savunuluyor. Ancak, yeni anayasa yapımı sürecinde farklı görüşler ve yaklaşımlar ortaya çıkıyor. Bazı kesimler, mevcut Meclis'in yeni bir anayasa yapma yetkisi olmadığını ve bunun için "kurucu meclis" adı altında özel bir oluşumun kurulması gerektiğini savunuyor. Bu iddia, Meclis'in temsil yeteneğini ve demokratik meşruiyetini sorgulaması nedeniyle tartışmalara yol açıyor.

Bu tartışmaların odağında ise, geçmişte cumhurbaşkanlığı seçiminde "367 garabeti"ni ortaya atan Sabih Kanadoğlu'nun oğlu Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu'nun olduğu görülüyor. Babasının izinden yürüyen Korkut Kanadoğlu, "kurucu meclis" safsatasını öne sürerek Meclis iradesine meydan okuyor. Bu durum, vesayetçi olarak nitelendirilen çevrelerin sivil anayasa yapım sürecini sabote etme girişimi olarak değerlendiriliyor.

1982 Anayasası ve Vesayetçi Anlayış

1982 Anayasası, Türkiye'de uzun yıllardır tartışma konusu olan bir metin. Darbe döneminin ürünü olması ve antidemokratik unsurlar içermesi nedeniyle eleştiriliyor. Anayasanın, temel hak ve özgürlükleri kısıtladığı, yargı bağımsızlığını zayıflattığı ve sivil siyaseti askerî vesayet altına aldığı yönünde eleştiriler bulunuyor. Bu nedenle, Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde yeni bir anayasa yapılması büyük önem taşıyor.

Vesayetçi anlayış ise, sivil siyasetin ve Meclis iradesinin üzerinde bir gücün varlığını savunuyor. Bu anlayışa göre, bazı kurumlar veya kişiler, ülkenin bekası veya çıkarları adına sivil siyaseti yönlendirme veya denetleme yetkisine sahip olmalı. Vesayetçi anlayış, demokratik ilkelere aykırı olması ve halkın iradesini yok sayması nedeniyle eleştiriliyor.

Sivil Anayasa ve Demokrasi Mücadelesi

Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde sivil bir anayasa yapılması büyük önem taşıyor. Sivil anayasa, halkın iradesiyle oluşturulan, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, yargı bağımsızlığını sağlayan ve sivil siyaseti güçlendiren bir metin olmalı. Sivil anayasa, Türkiye'nin demokratikleşme sürecini tamamlamasına ve hukuk devleti ilkesini güçlendirmesine katkı sağlayacaktır.

Ancak, sivil anayasa yapımı sürecinde vesayetçi anlayışın ve "kurucu meclis" gibi safsataların önlenmesi gerekiyor. Meclis'in temsil yeteneği ve demokratik meşruiyeti sorgulanmamalı, halkın iradesiyle seçilmiş milletvekillerinin yeni bir anayasa yapma yetkisi tartışma konusu yapılmamalıdır. Sivil anayasa, ancak demokratik bir ortamda, geniş katılımla ve uzlaşıyla yapılabilir.

Sonuç olarak, "kurucu meclis" söylemi üzerinden Meclis iradesine meydan okuyan vesayetçi çevrelerin amacı, sivil anayasa yapım sürecini sabote etmek ve mevcut antidemokratik düzeni korumaktır. Ancak, Türkiye'nin demokratikleşme mücadelesi, bu tür girişimlere karşı kararlılıkla sürdürülmelidir. Halkın iradesiyle oluşturulacak sivil bir anayasa, Türkiye'nin geleceği için büyük önem taşımaktadır.