İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Silivri Cezaevi'nden yaptığı açıklamada, İBB'ye yönelik ikinci dalga operasyona sert tepki gösterdi. İmamoğlu, 53 kişi hakkında gözaltı kararı verilmesine ilişkin olarak çarpıcı ifadeler kullandı.
"İstanbul Muhafızları Gözaltında"
İmamoğlu, gözaltına alınan kişilerin İstanbul'daki kaçak yapılarla mücadele eden, ranta karşı İstanbul'u koruyan ve şehri olası büyük depreme hazırlamak için gece gündüz çalışan "İstanbul muhafızları" olduğunu vurguladı. Bu kişilerin, Kanal İstanbul'u durdurmak ve İstanbul'u susuz bırakacak girişimleri önlemek için davalar açıp ruhsatsız yapılara yıkım kararı veren vatanseverler olduğunu belirtti.
İmamoğlu'nun açıklamaları şöyle devam etti:
"Gözaltına alınan arkadaşlarımızın İstanbul’daki kaçak yapılarla mücadele eden, ranta karşı İstanbul’u koruyan, şehrimizi olası büyük depreme hazırlamak için gece gündüz çalışan İstanbul muhafızları olduğunu biliniz. Bu vatansever insanlar ihanet projesi olan Kanal İstanbul’u durdurmak için, İstanbul’u susuz bırakacak girişimleri önlemek için davalar açıp, ruhsatsız yapılara yıkım kararı veren insanlar."
"Kanal İstanbul'u Kime Pazarladılar?"
İmamoğlu, yargıyı bir aparata dönüştürenlerin, Kanal İstanbul'u kime pazarlamışlarsa önündeki engelleri kaldırmak için gözlerini karartarak yeni operasyonlarla millete ihanet etmeyi sürdürdüklerini savundu. İmamoğlu, "Ne yaparlarsa yapsınlar boş. Açıkça söyledim ama anlamadılar. Bir kez daha hatırlatayım: Sen birer birer eksilteceğini sanıyorsun ama biz milyon milyon büyüyoruz!" ifadelerini kullandı.
İstanbul'un Geleceği İçin Mücadele
Ekrem İmamoğlu'nun bu sert tepkisi, İBB'ye yönelik operasyonun ardındaki nedenlere dair önemli soruları gündeme getiriyor. Özellikle Kanal İstanbul projesi ve bu projenin kimlere fayda sağlayacağı konusu, İmamoğlu'nun açıklamalarıyla bir kez daha tartışmaya açılıyor. İstanbul'un geleceği için verilen bu mücadelede, İmamoğlu'nun kararlılığı ve eleştirileri dikkat çekiyor.
İmamoğlu'nun açıklamaları, İBB'ye yönelik operasyonun sadece hukuki bir süreç olmadığını, aynı zamanda siyasi bir müdahale olduğunu da işaret ediyor. Bu durum, İstanbul'daki siyasi dengeleri ve gelecekteki gelişmeleri yakından etkileyebilir.