Habertürk yazarı Murat Bardakçı 1915’i Teke Tek’te anlattı.

[ad_1]

Habertürk TV’de Teke Tek programında Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtlayan Habertürk yazarı Murat Bardakçı, 1915 olaylarını Anlattı.

Bardakçı’nın konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“CEPHEDE ARKADAN VURURSANIZ TEPKİ ALIRSINIZ”

1915 olayları hakkında bilen bimeyen konuşuyor. Türkiye’de bir adet vardır, entel, demokrat bilmem ne görünmek için, havasını atabilmek için memlekete küfretmek şarttır. Diasporanın isteği ‘soykırım yaptırdık’ dedirtmektir. 1915 olayları çok acı hadiselerdir. Bir mecburiyetten yapılmıştır. Devlet başka çare bulamamıştır. 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nda ayrılıkçı hareketler, Bulgarlar, Yunanistan, Arnavutlar hepsi ayrı bir devlet kurmak istemişlerdir. Hiçbirinde devlet kurma isteği yoktur. Bazıları kanlı bastırılmıştır. Ermeniler geç kaldılar. Tabii bunun çok desteği var. Cephede savaşan orduyu arkadan vurursanız ona bir tepki gelir. Burada Ermeniler derken diasporayı kast ediyorum. Hiçbir şekilde Türk vatandaşı Ermeniler değil. Benim ortaokulda sıra arkadaşım Ermeniydi.

“BU KANUN ZANNEDİLİR OYSA KARARDIR”

Çok acı bir hadisedir. Cephedeki komutan ‘asker firar ediyor’ diyor. Çünkü köyünü Ermeniler basmış. Bu ne demektir? Ankara’ya kadar gelmesi demektir. O tedbir alındı. Ama acı bir tedbirdi. Harbiye Nazırı ve Başkumandan vekili Enver Paşa, Talat Paşa o zaman Dahiliye Nazırı. Enver Paşa ‘tedbir alalım’ diye yazıyor. Meşhur 24 Nisan kararı var. Bu kanun zannedilir, değildir. 250 kişi tutuklanır. Tutuklanma belgesidir bu. Hınçak ve Taşnak örgütleri merkezi kapatılacak ve belli isimler tutuklanacak. Bu karar alınıyor. Bazı vilayetler yazılıdır burada, bazılarına gerek görmemişlerdir. “Hınçak Taşnak’ı kapatın, şu adamları tutuklayıp, mahkemeye çıkarın” yazar. Talat Paşa, Enver Paşa’ya ‘tedbiri almaya başladım, yalnız bunu hükümette görüşmek lazımdır’ diyor. Meclis-i Vükela; yani kabine, hükümet 18 Mayıs’ta toplanıyor. Sait Halim Paşa, Enver Paşa, Talat Paşa ve üç makam daha. Bu karar askeriyeye şu yazıyla bildiriliyor; iyi davranın deniyor, öldürün diye bir şey yok. Fakat araya intikam, hırsızlık vs. girmiştir. Resmi bir emir yoktur. Tehcir Kanunu 7-9 satırdır. Yanın tarihi 27 Mayıs’ta alınır, eski Rumi tarihle 19 gün sonra yayınlanır. 24 Nisan tarihi tutuklamalardır. Ermeni toplumunun önde gelenleri tutuklanmış, Anadolu’ya sevkedilmiştir. Çoğu maalesef ölmüş, öldürülmüşlerdir.

“TEHCİRE GÖNDERİLENLERİN SAYISI ÖLÜ ZANNEDİLİYOR”

Bugünkü anlayışla, kavramlarla o günü mukayese edemezsiniz. Bizimkiler ‘Ermeni patırtısı’ derler, ‘kıtal’ diye geçer. Bunun Almanların yaptığıyla alakası yok. Almanlar bir milleti yok etmeye çalıştılar. Sadece kendi ülkesinde değil. Sadece Yahudiler değil Çingeneler ve gayler. 924 bin kişi Talat Paşa’nın kaydına göre tehcir ediliyor. Bu sayıyı herkes ölü sanıyor. Ölü sayısını hiç kimse bilmez. Hayatını kaybeden Müslüman ve Ermenilerle ilgili kesin bir şey söyleyemeyiz. Mütarekeden 1918’den sonra gelenler var. Evet ölen var ama Müslümanlardan da var, Erminelerden de var. Talat Paşa’nın defterini yayınladığımda kıyamet kopmuştu. Herşey bu defterde yazılmış. Kaç kişiydi, nereye gitti vs. Mahiyetinden birisine yazdırtmış bu defteri ve yanında tutmuş. Bunu sağolsun Hayriye Talat Hanımefendi’nin torunu Ayşegül Hanım 80 yıl sonra bulmuş. İl il yazılmış burada. 141 bin kişiyle en çok gidilen yer Sivas. Herşey kaydedilmiş burada. Onun dışında Talat Paşa’nın yaptırdığı sevk listeleridir. İmparatorlukta Ermeni nüfusunun sayısını veriyor, 1 milyon 187 bin 718 Ermeni Gregoryan nüfusu. Ermeni Katolikler 63 bin 767. Her ikisinin toplamı 1 milyon 256 bin 403’ten ibarettir diyor. Topladığınız zaman 1,5 milyona çıkar deniliyor. Devletin sayısı 1 milyon 256 bin 403’tür.

“SAVAŞ SIRASINDA BAĞIMSIZLIK İSTENMESİ ŞANSSIZLIKTIR”

Mesela İzmit’ten alıyor. Van, İstanbul, Bitlis, Konya, Sivas, Ankara, Elaziz, Gelibolu, Bursa, İçel, Kayseri, Adana, Niğde, Aydın alıyor başka yere gönderiyor. Osmanlı politikasında bu hep vardır. Adana’dan alıyor 12 bin 263 kişiyi çeşitli illere dağıtıyor. Tehcir budur. Biz evet bir nefis müdafaası yaptık, evet kötü bir şeydir ama başlatan biz değiliz. Başından itibaren 1915 olaylarını ceset sayma olayına hep karşı çıktım. Bizans zamanında 12 veya 13. asırda çok daha büyük Ermeni tehciri vardır. Bizanslar da öldürmüşlerdir. Ayaklanma çıkmıştır. Ermenilerin kabahati değil şanssızlığı savaş sırasında bağımsızlık istemeleridir. Balkanların hepsi kurdu, Yunanlar, Bulgarlar. Yenildik ve masada kabul ettik. Ermeniler 20 sene önce başlatsaydı muhabere olacaktı. Yunanistan’a biz kaybettik mesela. Bizde bir moda vardır, mozaik vs. denir. Öyle bir şey yok. Arşiv orada, kadı sicilleri var. Bütün milletler birbirinin gözünü oyuyor. İmam hahamın, haham papazın gözünü oyuyor. Bu imparatorlukların kaderidir. Bence pax Ottomana yoktur. Öyle bir şey olsa isyan olmaz. Lübnan hep kaynar. Balkanlar hep kaynar. Pax Ottomana bir zamanların modasıdır, hayaldir. Çünkü arşivde herşeyi görüyorsunuz.

“ÖNCE DİNİ SONRA SİYASİ MAKSATLARLA DESTEKLENDİ”

Emperyalist güçler bizi yıkmak için herşeyi yaptılar falan kafasında değilim. Bizi emperyalistler yıktı demek bizim çok aptal ve çocuk olduğumuzu söylemektir ki, bu ayıptır. İmparatorlukların kaderi böyledir. Önce dini maksatlarla sonra siyasi maksatlarla desteklemişlerdir. Ama ‘hadi Osmanlı’yı yıkalım da paylaşalım’ zihniyetine ben inanmıyorum. Amerika’nın açtığı okullar dini okullardır. Amerikan okullarında niye bunlara destek veriyor da Arap isyanlarına destek vermiyor. Hıristiyan diye. Adam cephede bıçağı dayamış, senin cephedeki askerinin köyde bulunan ailesini katlediyor! Ne yapacak? Bu ne Alman fikridir ne İttihatçı fikridir. Ermeni meselesi 1870’lerden beri devam eden bir meseledir. Arkasında Avrupa vardır ama dini etkiler de vardır. Sonra siyasi mahiyet kazanmıştır. Sultan Hamid zamanında çok olaylar ve isyanlar vardır Osmanlı’da.

“TEHCİR NE TALATNE DE ENVER PAŞA’NIN KARARIDIR”

Diasporanın Türkiye ile anlaşacağına hiçbir zaman inanmam. Çünkü araya kan girmiştir. Bizden de, onlardan da. Biz şarkız, unutmayız. Ermeni milleti Garp değildir, Şark’tır. Bizans batı değil doğudur. Tehcir ne Talat Paşa’nın ne Enver Paşa’nın kararıdır? Tehcir devlet kararıdır. Merkez-i Umumi bimeden böyle bir karar alınabilir mi? Meclis-i Vükela yani kabine, hükümet görüşme zaptıdır bu. Hepsi imzalamıştır. Türkiye’yi bağlamaz çok cahilce bir sözdür. Korkak, ödlek, yaşadığı memleketten bihaber zavallıların çıkardığı bir şey bu. Nasıl bağlamaz! Lozan’da Osmanlı İmparatorluğu demiyor ki, Türkiye geçer. Bir moda başlamıştı, ‘Efendim Atatürk tehcire karşıymış’. Cumhuriyet döneminin önde gelen idaricileri Şükrü Kaya Dahiliye Vekili, tehcirde görev almış. Bütün çevre tehcirde görev almışlardır. Ama bu utanç verici bir şey değil, devletin verdiği karardır. Ermeniler tarafından şehit edilen bütün devlet adamlarının ailelerine Bakanlar Kurulu kararıyla Atatürk imzasıyla Ermeni mallarından verilmiştir.

“CEMAL PAŞA’YI RUSLAR ÖLDÜRTMÜŞ OLABİLİR”

Ermenilerin katlettiği devlet adamları. Azerbaycan Başbakanı 20’li yıllardaki Fatalihan Hoyski Tiflis’te öldürüldü. 19 Haziran 1907, ikinci Talat Paşa. Azerbaycan İçişleri Bakanı Pera Palas’ın önünde öldürülmüştür. Sait Halim Paşa. Malta’dan çıkıyor Roma’da öldürülüyor. Bahaaddin Şakir Bey Almanya’da. Aynı gece Cemal Azmi Bey. Hayriye Hanım’ın ifadesiyle Karadeniz’in bizde olmasını sağlayan adam. Ermeniler bu listeye Cemal ve Enver Paşa’yı da eklemişlerdir. Cemal Paşa’yı benim kanaatime göre Ruslar öldürmüşlerdir. Ermenileri kullanmışlardır. Talat Paşa’nın cenazesi kalktığı zaman Berlin’de çiçeklerle katile kutlama programı yapılıyor.

“O ŞARTLARDA İYİ SAVAŞTIK AMA YENİLGİYE MAHKUMDUK”

Hitler’in 2. Dünya Harbi’nde çevresinde birçok general I. Dünya Harbi’nde Osmanlı ordusundadır. Mutlaka yardım falan etmişlerdir ama karar bizimdir. Biz Almanlarla işbirliği meselesinde Enver Paşa Almanlar ne emrederse yaptı diye bir şey yoktur. Ruslar 1900’lerin başından itibaren tehdit olarak görülüyor. Biz önce İngilizlere yanaştık. Savaşmasak bile ittifak kuralım diye. Almanlar ne istediyse yaptık bir şey yok. Biz I. Dünya Harbi’nde hatta kısa bir müddet sonra Almanlarla savaştık. 1920’li yıllarda harpten sonra bu kayserin generallerinin çoğu emekli olmuş. Kendi aralarında yazışma yapıyorlar. Adamların yazdığından da belli oluyor ki, onlar da bizi ayakbağı görüyorlar. Tepeden bakma durumu var. Ordu silah başı yapmıştır ama zayıftır. Sultan Hamid zamanında donanma 30 sene Marmara’da hapis. O şartlara göre çok iyi savaştık ama yenilgiye mahkumduk biz.

“BU İŞTE EN ÖNEMLİ OLAN TÜRKİYE’DEKİ ARŞİVLERDİR”

Tehcir meselesinde bir şey söylemem lazım. Olay olan vilayetten boşaltılmıştır. Nerede bir patırtı varsa orayı göndermişlerdir. Alman etkisi harekatta mutlaka vardır, eğer Alman fikri olsaydı mutlaka belge olurdu. Alman arşivinin bazı bölümleri açıldı. Bu işte önemli olan Türk arşividir. Cemal Paşa isyandan sonra Arap isyanından sonra Araplardan çok azını göndermiştir. Önde gelen entelektüelleri, aileleri özellikle Bursa tarafından gönderildi. Fransızlarla anlaştığı ortaya çıkan önemli Arap entelektüelleri idam edildi. Şam’daki meşhur şehitler meydanı odur. Bir de Beyrut’ta idam edilmişlerdir. Aylardır internette bir geyik dolaşıyor. Vahdettin ‘Türkler bir koyun sürüsüdür’ vs. gibi. Benim Şahbaba kitabına atfen söylüyorlar bunu. Böyle bir şey yok.

“MİTHAT PAŞA’NIN OĞLU ‘BİZ SİZİ KESTİK ÖZÜR DİLERİZ’ DEDİ”

Bazı kişiler başta Mithat Paşa’nın oğlu, I. Dünya Savaşı sonrasında Ermenilerden özür dilemişlerdir. ‘Biz sizi kestik özür dileriz’ diye. Cihangir tayfası o zaman paşazade olarak vardır. İstanbul’da arşivleri didik didik ettiler. Bir şey olsaydı mutlaka çıkardı. O söylenti o zaman da var. O zaman soykırım tabiri yok. Polonya Yahudisiydi galiba, onun bulduğu terimdir ‘soykırım’ galiba. Belgesi çıkmaz. Belgesi derken ‘ölüm emri’. Öyle bir emir aradılar ama çıkmadı. Yok böyle bir emir.

“TÜRKİYE’DE ŞİMDİYE KADAR ÜÇ ÖNEMLİ KİTAP YAZILMIŞTIR”

Türkiye’nin yaptığı tek düzgün iş vardır benim gördüğüm. 19 Mayıs 1985’te 69 akademisyen Amerikan gazetelerinde bir bildiri yayınladı. Diaspora orada şoke oldu. Şaşırdılar. Onun dışında biz maalesef kendimize reklam yaptık. Bu konuda üç önemli kitap çıkarttık. Biri Talat Paşa’nın yayınlattığı Enver Paşa’nın nüshası. Şahane fotoğraflar vardır. Slahlar bombalar, öldürülen, katledilen Türkler. Bu kitap basıldı. Esat Uras eski valilerden. Gençliğinde Ermeni papazlar Ermenice öğretmişler. Tek Ermenice uzmandır, onun Ermeni Meselesi adlı bir kitabı vardır. Bulabildiği şeyleri yazmıştır. Bir de Kamuran Gürün’ün kitabıdır. Bu kitapların hepsi basıldı, hala da basılıyor. O arada dünya kadar kitap çıktı. Ermeni soykırımı yalanı vs. Hiçbirinin kıymet-i harbiyesi yoktur maalesef.

“DİASPORADA BU İŞTEN PARA KAZANANLAR VAR”

Tehcir meselesi artık bir arşiv meselesi değil bir sektördür. Diasporadan bu işten para kazananlar var. Bizde de oldu. Örtülü ödenekten, Genelkurmay’dan, MİT’ten şuradan buradan abuk sabuk kitaplar yazılmıştır. Fakat bizde Kamuran Gürün’ün hariç. O da eskimiştir. Genelkurmay’ın bazı yayınları var. Türkiye’de bu kitapların dışında yapılan bütün yayınlar kendimize yayın haline gelmiştir. Temel fikir şuydu, biz Ermenileri kesmedik, Ermeniler bizi kesti. Arşiv işini çoktan aştı bu mesele.

“GÖLGESİNDEN KORKAN BÜROKRATLARIN İŞİDİR BU”

Ben bizim arşivlerde Ermeni meselesi üzerine çalışmadım. Talat Paşa’nın kendi kitabı üzerine yayın yaptım. Türkiye’de çalışan çok yakın arkadaşlarım var. Belge sakladık biz. Çok komik şeyler oldu. Tanzimat’tan beri devam eden temettuat defeteri var. Nüfus, bina, gayrimenkul ve gelirler kaydedilir. Müslüman, gayrimüslimler. Defterler 1980’de açıldı ama gayrimüslim temettuatlar defterleri açıldı. Şundan eminim ki Ankara’dan ‘bu belgeyi açma’ diye bir emir gelmedi. Ama maalesef bazı bürokratlar, idareciler, kraldan fazla kralcı, ki bazıları sevdiğimiz dostlarımızdır, arkadaşlarımız, bunları aldılar başımıza iş gelir dediler. Tokat’ın temettuat defteri mesela. Defterleri numaralamışlar. 1. defterden 3’e atlıyor. 2. defter gayrimüslim. Başımıza iş gelmesin, laf gelmesin. Devletin yüksek menfaalerine laf gelmesin. Aslında o defterlerde hiçbir şey yok. Gölgesinden kesen bürokratların halt etmesidir bu. Şöyle bir şey var. Kataloğa koymuyor ama okuyucuya çıkartmamayı da akıl etmiyor.

“KAMURAN GÜRÜN’ÜN KİTABINDA NEFİS BİR BELGE VARDIR”

Sevk defterleri hala açılmadı, bulamıyorlar. Bir vilayetten Suriye’ye veya başka bir yere Ermenilerin toplu halde gönderilmeleri. Şu kadar Ermeni gönderdik, kaç kişi geldiğini bildir deniyor. Eski dilde kağıt listesi bile defterdir. Bazı yangınlar, savaş yüzünden o defterler, cevaplar gelmemiştir ama gelenler hala çıkmadı. Ne kadar kaç kişi sevkedildi bilmiyoruz. Çok daha komik ve acı bir hadise vardır. Ermeni konusunda çalışan arkadaşlar el altından alıyorlar bu bilgileri. Kamuran Gürün’ün kitabında bir belge var. Bu tamamen Türkiye’nin lehinde, duruşumuzu destekleyecek bir belgedir. 1673 kamu görevlisi tehcir sonrasında Ermenilere kötü davrandıkları, cinayet işledikleri, paralarını çaldıkları gerekçesiyle yargılanır ve çoğu idam edilir. Bu belge gönderdik ama tedbir aldık anlamında nefis bir belgedir.

“YILLARCA ARŞİV KONUSUNDA ÇOK YANLIŞ İŞLER YAPTIK”

Bir tarihçi arkadaş Hanefi Bostan bunu yayınladı. Çalışma iznini iptal ediyorlardı. O arada birkaç Ermeni tarihçi geldi. Ama bizim arşivimizi bilmiyorlardı, cahildiler. Yoksa biz rezil olurduk. Belgenin içeriğinden değil, sakladıkları için. Bu adamlar senelerdir kralca fazla kralcıdır. Tasnif devam ediyor, tam bitmedi. Şu anda saklanan bir şey yok. Korkulacak hiçbir şey olmadığı ortaya çıktı. Boşu boşuna arşiv savaşı, arşiv tartışması yapıldığı yılları heba ettik. Arşiv konusunda biz çok yanlış yaptık.

“TÜRKİYE 1934’DE ABD’DEKİ ERMENİLERE TAZMİNAT ÖDEDİ”

Alman Maliye Bakanlığı’nın Dışişleri ile ortak geçen sene yayınladığı Nazi hukuksuzluğunun tazminatı diye. Burada enteresan bir şey var. Hani ölenlere Almanya milyarlarca tazminat verdi diyoruz ya, hayır. Yaşayanların hayatını yeniden kurmalarına destek vermişler. 2017’de başvurular bitmiş. Bizde herkes ‘şöyle paralar verildi 100 milyar euro’ vs. hayır efendim. Almanya’nın toplu verdiği para, enç ok parayı Fransızlar almışlar. 971 milyon Mark ödemiş Almanlar. Fransız Yahudilerine verilmiş. Hala bazı müracaatlar var. 122 milyon 424 bin 407 Euro, verdikleri bu. Soykırım hakikaten ağır bir suçtur. Biz paraları ödediğimiz dediğimizde kabul etmiş oluruz soykırımı. Bu da senin benim dedem katil oldu anlamına gelir. ABD Türk hükümetine müracaat eder. Bunun üzerinde durulmadı. Bizde ABD vatandaşı olan bazı Ermeniler var, bunların malı mülkü gitmiş, tazminat ödeyin derler. Türkiye 1934’de ABD ile anlaşma imzalar ve tazminatı öder. Sonra ABD’liler fazla hesap yaptıklarını söylemişlerdir. Emval-i metruke meselesi var, terk edilmiş yani Ermenilerden kalan mallar. Türkiye’nin birçok yerinde üstüne oturulmuş mallar vardır. Ama adam ‘bu benim’ diye zapt etmiyor. Resmi yoldan alıyor.

“ÇOK ACI HADİSELER YAŞANMIŞTIR AMA SOYKIRIM YOKTUR”

Ben yıllarca Ortadoğu’da yaşadım. Akşam yemek yiyorsun sabah evinden çıkarken vurdular. Bizde ‘katil İttihatçılar’ diye yazanlar var. Ben Beyrut’ta iken Eşrefiye’ye geçeceğim, oradan geçerken Ermeni mahallesinden geçmem gerekirdi. Adil diye bir arkadaş vardı, Emel’den, o 20 dolar verir, o mahalleden öyle geçerdik. Hümeyni döneminde bile Ermeni mahallesine korumayla girerdik biz. Diplomatları şehit ettiler. İmam öldürdüler. Tecelli Arık Paris’te din görevlisiydi öldürüldü. Biz bunları unuttuk konuşuyoruz şimdi. Bazıları da ‘Talat Paşa’nın ismi okullardan kaldırılsın’ diyorlar. Almanya’da Hitler Lisesi var mı diyorlar. Aynı mı onlar? O elinin uzandığını öldürmüş, bizde öyle bir şey yok. Tabii ki acı hadiselerdir ama soykırımı yoktur. Savaş sırasında olmuştur, daha önce böyle bir şey olmamıştır. Savaş sonrası gelenler mallarını aldı, sattılar ve gitti. Bütün mesele Türkiye’nin yıllarını ta Los Angeles’teki ilk cinayetten bu yana geçen yılları heba etti. 50 sene. 50 sene içinde yaptığımız tek şey o bilim adamları. Bugün mesela o yapılamaz, kimse imza vermez.

“SOYKIRIM İÇİN ‘KESİN ÖLDÜRÜN’ EMRİ VERİLMESİ GEREKİR”

Doğu Perinçek Türkiye’nin yapamadığını yapmıştır. Gitti İsviçre’de tek başına yapmıştır. Soykırım suçlamasına etkisi olmaz. Çünkü ‘soykırım yoktur’ demeyi suç olmaktan çıkardı. Fikir özgürlüğüne aldı. Bernard Lewis ‘soykırım yoktur’ dedi diye Fransız mahkemesi mahkum etti. Bernard Bey araştırma yapmadan söylemez. Uygun kelime kıtaldir; mukatele daha doğrusu. Karşılıklı öldürme. Soykırımı başka bir şey. Ölüm var ama soykırım kabul edilebilmesi için Talat Paşa’nın veya hükümetin ‘kesin öldürün, yaşamasın’ emri vermesi gerekir.

“GELİN ARŞİVLERE BAKIN DESEK KİMSE GELMEZ”

Paşanın defteri ve el yazısını yayınladım. Ermeniler az buldu. En büyük tepki Türk Tarih Kurumu’ndan geldi. Maalesef Yusuf Halaçoğlu kusura bakmasın, Türk Tarih Kurumu’nun yayınları ciddiye alınmadı. Türk Tarih Kurumu’nun bir yetkilisi ‘tehcirde ölen Ermeni sayısı 3 bindir’ derse. Benim kanaatim Ermeni meselesi Tarih Kurumu’nun işi değildir. Dışişleri’nin de işi değildir. Ayrı bir kurum kurulması lazımdı. Tazminat talepleri olur, toprak da isteyecekler. Ama olmaz. Hukuki boyutuna bir şey diyemem. Biz arşivlerimizi açtık, siz de açın bu gereksiz sözdür. Bu olay burada olmuştur. Rus arşivlerindeki diplomatın, papazın, seyyahın yazdıklarıdır. Birinci derecede resmi veyahut gayriresmi belge bizdedir. Gelin arşivlere bakın desek de kimse gelmez. Bu iş çünkü geniş çaplı piar meselesine döndü artık.

“HDP’NİN SÖYLEMEMESİ GEREKEN BİR ŞEYDİR, AYIPTIR”

Malta’da tehcirle ilgili suç aradılar, bulamadılar. Bu iş buradadır, bunun arşivi buradadır. ABD’deki arşivde konsolos rapordur, şahitlerin yazdıklarıdır. Ama belge buradadır. İsrail Ermeni soykırımına karşı çıkıyordu.. ‘Soykırıma uğrayan tek millet biziz’ diyorlardı. Şimdi vazgeçtiler. 13 Temmuz 1878 meşhur Berlin Anlaşması’nın 61. maddesi. “Babıali hiç geciktirmeden Ermeni nüfusun yaşadığı bölgelerde onların hayatlarını Çerkeslere ve Kürtlere karşı garanti altına almak için acil tedbirler alacaktır”. Bu Çerkes ve Kürt niye? Ermeni çeteciler önce Kürt ve Çerkeslere saldırıyorlar. Bunlar Anadolu’daki Çerkesler. Çerkes ve Kürtler karşı saldırıya geçiyorlar. Tehcir sırasında Kürtler de var. Şu anlaşmanın şu maddesi varken HDP’nin söylememesi gereken bir sözdür bu, ayıptır, olmaz.

“ATATÜRK’ÜN ADANRA KONUŞMASINI OKUMALARINI TAVSİYE EDERİM”

Türkiye’nin utanacak, korkacak hiçbir şeyi yoktur. Tehlike ‘biz katiliz, öldürdük’ diyenlerdedir. Bilmeden, etmeden, cehalet ve yaranma kaygısıyla, entel görünme hevesiyle… 21 Mart 1923 tarihli Hakimiyet-i Milliye. Mustafa Kemal Paşa’nın Adana’da yaptığı bir konuşma vardır. O konuşmayı okursanız devletin devamlılığı hususunda, belki fikriniz değişir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir